DİJİTAL VATANDAŞLIK
Dijital vatandaşlığının tanımını yapmadan önce dijital kelimesinin anlamı ve kökeni hakkında bilgi vermekte fayda vardır. Dijital kelimesi; “sayısal, sayı ile ilgili, sayıya dayanan”, “Verileri bir ekran üzerinde elektronik olarak gösteren ya da verilerin bir ekran üzerinde elektronik olarak gösterilmesi” anlamlarında kullanılmaktadır. Dijital kelimesinin kökeni ise Latinceye dayanmakta Latincede digit yani parmak anlamına gelmektedir. Ayrıca Romalılar sıfırdan dokuza kadar olan sayılar için digit sözcüğünü kullanmışlardır. İnsanoğlunun var olduğu günden bugüne vatandaşlık kavramı sosyokültürel, siyasi, ekonomik ve bilimsel gelişmelerden etkilenmiştir. Bu etkilenme vatandaşlık kavramının toplumdan topluma çağdan çağa farklı olarak algılanmasına neden olmuştur. Aktif, Pasif, Sivil, Liberal, Komünal, Küresel, Çok kültürlü, Anayasal, Kurumsal, Müzakereci, Kritik, Dijital ve Avrupa vatandaşlığı olmak üzere sıklıkla karşılaşılabilecek toplam 13 vatandaşlık çeşidi vardır. Bu çalışmada vatandaşlık çeşitlerinden sadece dijital vatandaşlık ile ilgili konulara değinilecektir. Dijital vatandaşlık ile ilgili birçok tanım mevcuttur. Örneğin bir tanımda dijital vatandaşlık topluma çevrimiçi katılma yeteneği olarak ifade edilmektedir. Diğer bir tanımda ise dijital vatandaşlık dijital ortamı, yerinde, güvenilir ve güçlendirilmiş teknolojiyi sürekli gelişen kurallarına uygun olarak kullanmaktır. ISTE (International Society for Technology in Education) etkili ve verimli eğitim için gerekli olan standartları arasına dijital vatandaşlığı da eklemiş ve eğitimde dijital vatandaşlığı; güvenli çevrimiçi internet kullanımından ya da çevrimiçi internette yapılmaması gerekenler listesinden çok daha fazla şeyi kapsadığı gibi bunun yanında insanlık tarihi ile teknolojinin kesiştiği yerde önemli etik sorularla mücadele edebilme, düşünceli olabilme ve empati yeteneğini kullanarak internet ortamından faydalanabilme şeklinde tanımlamaktadır. ISTE, dijital vatandaştan beklentilerini; teknolojiyi toplumu daha iyi hale getirme için kullanma, çevrimiçi internette iletişim kurulurken farklı inançları olanlara saygılı olma, teknolojiyi kamu yönetiminin başında olanlara sesinizi duyurmak ve kamu politikasını şekillendirme gayesi için kullanma, internet ortamında dolaşan çevrimiçi bilgi kaynaklarının güvenilirliğini tespit edebilme şeklinde sıralamaktadır.
Ribble yüzlerce makale, kitap, blog, web sitesini inceledikten sonra dijital vatandaşlığı dokuz alt boyutta değerlendirmeye tabi tutmuştur. Bu dokuz boyut; Dijital Erişim, Dijital Ticaret, Dijital İletişim, Dijital Okuryazarlık, Dijital Etik, Dijital Hukuk, Dijital Haklar ve Sorumluluklar, Dijital Sağlık ve Dijital Güvenlikten oluşmaktadır.
Okuryazarlık okuma yazmadan farklı bir anlam taşımaktadır. Okuma yazma; alfabetik bir sistemle oluşturulmuş, zemine yazılmış harfler grubundan oluşmuş şifreleri çözme ve o alfabetik sisteme yönelik şifre oluşturma yeteneğinden meydana gelir. Okuryazarlık ise kişinin zemin üzerindeki harfleri okuması, algılaması, anlamlandırması ile başlayan bir süreci ifade eder. Başka bir tanımla okuryazarlık sosyal olarak oluşturulmuş iletişim ve temsil biçimlerini etkili bir şekilde kullanma ile ilgili yeterlilikler kazanmayı içerir. Bu tanımlara bakıldığında okuma yazma denilince alfabeleri okuyabilme yeteneği kastedilirken okuryazarlık denilince okuma yeteneğinin ötesinde ayrıca kişide bu harflerin oluşturduğu kelime gruplarının zihinde anlamlandırılması kastedilmekte ve kişilerin sosyal ilişkilerini en etkili şekilde kullanmaya imkân sağlayan bir araç olarak görülmesi gerektiği akla gelmektedir.
Dijital okuryazar olmak için birtakım bilgi ve yeteneklere sahip olmak gerekmektedir. Örneğin dijital ortama erişim sağlayacak cihazın nasıl açılıp kapanacağından internet tarayıcılarının, arama motorlarının, e posta kullanımının, işletim sistemi ara yüzünün elemanlarının kullanımının, sosyal medya hesaplarının nasıl kullanılacağı gibi birçok dijital ortam elemanlarının aktif bir şekilde nasıl işlevselleştirileceğinin öğrenilmesi gerekmektedir. Bunun yanında internet ortamındaki bilgi kaynaklarının içeriğinin güvenirliliğini tespit etme, güvenli e alışverişinin nasıl yapılacağını öğrenme, internet dolandırıcılığından uzak kalma yöntemlerinin öğrenilmesi dijital okuryazarlığın öğrenilmesi gereken konuları arasında önemli bir yer almaktadır.
Ticaret kavramı “mal veya hizmetin satın alınması ve satılması “şeklinde ifade edilmektedir. Mal ve hizmetlerin internet ortamında alınıp satılmasıyla ticaret kavramı dijital bir dönüşüm geçirerek dijital ticaret (e ticaret) kavramı ortaya çıkmıştır. Bu sürecin diğer bir ismi de elektronik ticarettir. Dijital ticaretin kısa bir tanımla ifade etmek gerekirse; elektronik ortamda malların alınıp satılması şeklinde ifade edilebilir. Başka bir ifadeyle dijital ticaret “En az iki tarafın bulunduğu ve tarafların kendi gereksinimlerini karşılamak için dijital teknolojiler aracılığıyla ürün, mal ve hizmetleri belli değerler karşılığında değiş tokuş etme süreci şeklinde tanımlanabilir.
TÜİK 2019 verilerine göre 2009 yılında nüfusun yaklaşık yüzde otuz sekizi internet kullanırken bu oran 2019’da yüzde 75,3’e kadar yükselmiştir. İnternet kullanımının yaygınlaşmasıyla dijital ticaret rakamlarında bir artış gözlemlenmiştir. TÜİK 2019 verilerine göre 2011 senesinde Türkiye nüfusunun %8,4 ü internet ortamından mal ve hizmet satın alırken bu oran 2019 yılı itibariyle nüfusun %34,1’ine kadar çıkarak artış göstermiştir. Ticaret faaliyetlerinin internet ortamında kişilerin oturduğu yerden yapılabilecek kadar kolay olması, satıcı ve alıcının fiziksel birlikteliğinin mecburiyetinin olmaması yani zaman ve mekândan bağımsız bir şekilde yapılması ayrıca ticari şirketler açısından dijital ticaretin düşük maliyetlerle yapılabilmesi dijital ticaretin artışındaki önemli etkenler olarak göze çarpmaktadır. Haliyle dijital ticaretin faydalarının yanında dolandırılma ya da kimlik ve kart bilgilerinin ele geçirilmesi gibi güvenlik endişelerinin var olması, kişilerin fiziki sosyal ortamlardan koparak internete bağımlı hale gelmesi ve çevrimiçi ortamın denetlenmesinde yaşanan sıkıntılar dijital ortamın zararlarına örnek teşkil eder. Dijital ticaretin zararlarını azaltmak için birtakım önlemler alınması zaruri görünmektedir. İyi bir dijital vatandaşın nasıl olması gerektiğinin İlkokuldan üniversiteye kadar olan eğitim sürecinde ders müfredatında yer alması öğrencilerin dijital ticaret hakkında eğitilmeleri, bilinçlendirilmesinin yanında yetişkinlerinde dijital ticaret konusunda eğitilmeleri önem arz etmektedir.
Türk Dil Kurumunun internet sayfasında etik “Çeşitli meslek kolları arasında tarafların uyması veya kaçınması gereken davranışlar bütünü” şeklinde tanımlanmaktadır. Etiğin amacı iyi ile kötüyü, yanlış ile doğruyu birbirinden ayırt ederek kişinin ahlaklı, erdemli ve saygın bir yaşam sürmesine yardımcı olmaktır. Dijital etik ise elektronik ortamda yapılması herkesçe kabul edilmiş davranış ve prosedürlerdir. Bu tanımlardan anlaşılacağı üzere bireylerin sosyal ortamlarında ya da gündelik yaşamlarında dikkat etmesi gereken etik kurallara uyma sürecinin dijital ortamda da devam etmesi haline dijital etik diyebiliriz.
Dijital iletişim elektronik ortamda bilgi alışverişi yapmaktır. Dijital iletişim iki yönlü bir şekilde icra edilen bir iletişim faaliyetidir. Bunlardan birincisi kişilerin çevrimiçi ortamda sadece paylaşımda bulunarak faaliyete geçmeleri, ikincisi ise kişilerin karşılıklı olarak anlık mesajlaşmaları ve anlık görüntüyle çift yönlü olarak iletişim kurmalarıdır. Yaşadığımız döneme özellikle de pandemi dönemine bakıldığında dijitalleşmenin hayatımızdaki yerinin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. İnsanlar fiziki ortamlarda çoğunlukla yüz yüze kurdukları iletişim, pandemi döneminde Covid 19 salgınından dolayı kısmen kapanma ya da tam kapanma önlemleri nedeniyle dijital ortama taşınmıştır.
Etkili bir dijital iletişim için aşılması gereken toplam yedi adet engel vardır. Bunlar;
Fiziksel engeller: çevrimiçi ortamda iletişime ayrılacak zamanın olmaması, insanların kullanmadıkları bir dijital platform üzerinde iletişim kurulmaya çalışılması ya da dijital iletişim araçlarınızın çalışmaması
Duygusal ve Psikolojik Engeller: İletişimde karşınızdaki kişiye ulaşmanız yeterli olmamakta ayrıca mesajı alacak kişinin mesajın içeriğinin anlaşılması noktasında duygusal ve psikolojik olarak müsait olması ya da mesajı ileten kişinin moral durumunun dijital iletişimi etkilemesi
Kimlik Engelleri: Cinsiyet, ırk, cinsel yönelim, sosyal ve kültürel kimliklerin iletişimde yanlış anlaşılmalara ya da bu özelliklerin iletişimde çatışmaya dönüşmesi
Anlamsal Engeller: Dijital platformda kullanılan kelime ve emoji gibi sembollerin herkes tarafından farklı anlaşılması ya da farklı anlamlarda kullanılmasının iletişimi güçleştirmesi
Erişebilirlik Engelleri: Çevrimiçi ortamın görsel, işitsel, motor veya bilişsel engelliler için de erişilebilir olması
Dikkat Engelleri: Kurulan dijital iletişimde hedef kitlenin ne kadar dikkatini verdiğinin tespit edilmesinin zorluğunun yanında hedef kitlenin dikkatini dağıtacak unsurların varlığıyla mücadele edilmesi
Güvenirlilik Engelleri: Teknoloji şirketlerinin platformlarını denetleme ve kullanıcılarını koruma yeteneklerine olan güvenilirliklerini yitirmesi sonucu kişilerin çevrimiçi sohbetleri kullanmayı endişe verici bulmalarıdır.
Dijital sağlık, kavram olarak basit görünse de dünya çapında her gün büyüyen ve gelişen bir sektördür. Tanım olarak dijital sağlık, teknolojiyi insanların sağlığını ve zindeliğini iyileştirmeye yardımcı olmak için kullanmaktır. Dijital sağlık terimi mobil sağlık uygulamalarından yapay zekaya, robotik bakıcılardan elektronik kayıtlara kadar her şeyi kapsayabilir .
Dijital sağlığın, fiziksel ve ruhsal olarak şifa bulmak için dijital teknolojinin kullanılması şeklinde kısa bir tanımı yapılabilir. WHO (World Health Organization), dijital sağlıkta küresel stratejinin amacını; üye devletlerin sağlık sistemlerini güçlendirmesi ve hastalarını güçlü bir şekilde iyileştirebilmesi için tüketicilerinin, sağlık uzmanlarının, endüstri ve sağlık hizmeti sağlayıcılarının dijital sağlık teknolojilerini bir an önce ve süratle uygulamaya koymalarını hedefe koymaktadır.
Dijital erişim bir toplumda yaşayan herkesin teknolojik imkanlardan faydalanma noktasında eşit fırsat ve haklara sahip olması şeklinde tanımlanabilir. Başka bir ifadeyle dijital erişim toplumun her kesiminin dijital teknolojiye katılımının sağlanması olarak da ifade edilmektedir. Toplumdaki her bireyin çevrimiçi ortamlara istediği anda ve yerde ulaşabilme imkanının olmadığı duruma dijital uçurum ya da dijital bölünme denmektedir. Dijital bölünme terimi 1990’ların ortasında bilgisayar ve internete erişimi olanlar ile olmayanlar arasındaki farkı tanımlamak için kullanılmıştır
Hak kavramı cümlede kullanıldığı yere göre birçok manaya gelebilen bir kavramdır. Hak “adalet”, “Adaletin, hukukun gerektirdiği veya birine ayırdığı şey, kazanç”, “Dava veya iddiada gerçeğe uygunluk, doğruluk”, “Verilmiş emekten doğan manevi yetki”, “Pay” “emek karşılığı ücret” anlamlarında kullanılmaktadır. Sorumluluk ise “Kişinin kendi davranışlarını veya kendi yetki alanına giren herhangi bir olayın sonuçlarını üstlenmesi, sorum, mesuliyet” anlamına gelmektedir. Bu tanımlar doğrultusunda dijital hak ve sorumlulukları, dijital platformu kullanan bireylerin hukukun sınırları içerisinde bu platformdan yararlanma ve kullanmaya yetkilerinin olması ile bu dijital faaliyetlerinin sonuçlarına katlanması ve hesabını verebilmesi olarak tanımlayabiliriz.
Güvenliğin tanımı “Toplum yaşamında yasal düzenin aksamadan yürütülmesi, kişilerin korkusuzca yaşayabilmesi durumu, emniyet” biçiminde yapılmaktadır. Bu tanım doğrultusunda dijital güvenliğin tanımı dijital vatandaşların çevrimiçi ya da çevrimdışı dijital platformları herhangi bir tehdit ya da zarar görme korkusu olmadan emniyetli bir şekilde kullanabilmesi olarak ifade edilebilir.
Sanal ortam kullanıcılarının dijital ortamı kendileri için zararsız hale getirmek için alması gereken önlemlere dijital güvenlik denmektedir. Nasıl ki yaşadığımız evde ailemizi ve eşyalarımızı korumak için evden çıkarken hırsızlara karşı evin kapılarını kilitliyorsak ya da yangına karşı eve duman dedektörü taktırarak yaşadığımız ortamı güvenli hale getirmek için önlemler alıyorsak, kişisel bilgi deposu olarak kullandığımız kişisel bilgisayarımızı da güvenli hale getirmek zorundayız. Çünkü davetsiz teknoloji misafirleri evin kapısı yerine internet aracılığıyla size zarar verirler. Örneğin virüs koruması olmayan bilgisayar savunmasız olup güvenlik duvarı koruması olmadan 7/24 internete bağlı bilgisayar sinsi bir snooper’a (gizlice birisinin özel hayatını araştıran kimse) karşı savunmasızdır.
Hukukun genel olarak kabul edilen tanımı “toplumda şahısların davranışlarını ve ilişkilerini düzenleyen ve uyulması devlet zoruna (yaptırıma) bağlanmış kuralların bir bütünüdür.” şeklinde yapılmaktadır. Dijital hukuk ise dijital vatandaşların çevrimiçi ortamdaki davranış ve eylemlerinden sorumlu olması biçiminde tarif edilebilir. İnternet sayesinde çevrimiçi ortamda çok çeşitli veriler göndermek, bulmak ve de indirmek çok kolaylaştı. Ancak dijital kullanıcılar internet ortamında bilgi paylaşırken veya paylaşılan bilgilere erişirken genellikle neyin uygun, uygunsuz ve hatta yasadışı olduğunu düşünmezler.
Yasadışı eylemler nasıl ki gerçek dünya da suç oluşturuyorsa internet ortamında da yasadışı eylemler suç oluşturmaktadır. İnternet dolandırıcılığı, virüs oluşturarak dijital kullanıcıların kişisel bilgilerini ele geçirme, telif haklarını ihlal etme gibi suçlar dijital ortamda çözülmesi gereken önemli sorunlar olarak baş göstermiştir. İnternet ortamında yaşanan bilişim suçları problemi her geçen gün artış gösterdiğinden bilişim suçlarını önlemeye yönelik önlemlerin etkili bir şekilde uygulanması önem arz etmektedir.